Fotoğrafım
Türkiye
BAŞIMLA GÖNLÜMÜ EDEMEDİM EŞ BİRİ YÜZ YAŞINDA BİRİ YİRMİBEŞ -SİYAH ZAMBAK-

30 Aralık 2010 Perşembe

Edepler


  • İslamiyette İnsanlarla Güzel Geçinmenin İlaçları
  •  
  • Herkeze karşı tatlı dilli ve güler yüzlü olcağız.

  • İnsanlara eziyet vermekten kaçınacağız.

  • Kötülüğe karşı iyilik yapacağız.

  • Dargınlığa hemen son vereceğiz.

  • Dargınların arasını düzeltmeye çalışacağız.
  •  
  • İnsanların kusurlarını araştırmayacağız, yaymayacağız, öreteceğiz.

  • Dostlarımızı arkalarından savunacağız.

  • Sakıncalı yerlerden uzak duracağız.

  • İnsanlarla makamlarına göre sohbet edeceğiz.

  • Yaşlılara hürmet, çocuklara düşkünlere merhamet edeceğiz.

  • Hayırsever ve yardımsever olacağız.

  • Birbirimize selam vereceğiz.

  • Birbirimizle musafahalaşacağız.

  • Aksırana hayır ve bereketle dua edeceğiz.

  • Toplantılarda temiz bulunacağız ve edebe uygun davranacğız.

  • Dostlarımzı ziyaret edeceğiz.

  • Davetlere icabet edeceğiz.

  • Büyüklere saygı göstereceğiz.

  • Hsataları ziyaret edeceğiz.

  • Sizden biriniz kendi nefsi için sevip istediği bir şeyi, kardeşi içinde sevip istemedikçe gerçek mümin olamaz.. Hadisi şerifine uyacağız...                                    

28 Aralık 2010 Salı

Kıssadan Hisseler

Mevlana Celaleddin Rumi Hazretleri’ne bir grup inançsız insan gelip soru sormak ister. O da onları, hocası Şems-i Tebrizî Hazretleri’ne gönderir.

Şems-i Tebrizî o sırada talebelerine kerpiç ile nasıl teyemmüm yapılacağını gösteriyordur. Adamlardan biri şu üç soruyu sormak istediklerini belirtir:

1. Allah var dersiniz ama görünmez, göster de görelim.

2. Şeytanın ateşten yaratıldığını söyler, sonra da cehennemde ateşle azap edilecek dersiniz. Hiç ateş, ateşe zarar verir mi?

3. Ahirette herkes hakkını alacak, yaptıklarının cezasını çekecek diyorsunuz. Bırakın insanları canları ne isterse yapsın, karışmayın.

Bunun üzerine Şems-i Tebrizî elindeki kerpiçten bir parçayı adamın kafasına vurur. Adam, “Ben soru sordum o bana kerpiçle vurdu” diye kadıya giderek şikâyette bulunur. Kadı, Şems-i Tebrizî’yi mahkemeye celp ederek müştekiye (şikâyet eden adam) niçin vurduğunu sorar. Şems-i Tebrizî de, “Bana soru sordu. Ben de bu şekilde sorusuna cevap verdim” der.

Hâkim bu işin açıklamasını Şems-i Tebrizî’den istediğinde Şems-i tebrizi şöyle beyan eder:

“Efendim” der, “Bu adam, bana “Allah’ı göster” dedi. Şimdi bu şahıs bana başının ağrısını göstersin.” Bunun üzerine adam, “Başım ağrıyor ama gösteremem” der.

Şems Hazretleri, “Şeytana nasıl azap edileceğini sordu. Ona toprakla vurdum. Başını acıttı. Hâlbuki kendisi de topraktan yaratıldı. Normalinde kendisine toprağın zarar vermemesi lazımdı.”

Üçüncü sorusu ise, “Bırakın da isteyen istediğini yapsın” dedi. Benim canım da onun başına vurmak istedi ve vurdum” diye cevap verir.

                                               selam ve dua ile...

Kıssadan Hisseler


Hayatın Anlamı
Zamanın birinde bir adam hayatın anlamının ne olduğunu çok merak etmiş.

  Duyduğu hiçbir yanıt ona yeterli gelmemiş ve başkalarına sormaya karar vermiş. Ama aldığı cevaplar yine ona yetmemiş. Fakat mutlaka bir cevabı olğunu düşünüyormuş... 
Ve dolaşıp herkese bunu sormaya karar vermiş. Köy, kasaba, ülke demeden dolaşmış, bu arada zaman da durmuyor tabiki ...

Tam umudunu yitirmişken bir köyde konuştuğu insanlar ona;
-Şu karşıki dağları görüyor musun, işte orada yaşlı bir bilge yaşar, istersen ona git, belki o sana aradığın cevabı verir. " demişler.

Çok zorlu bir yolculuk sonunda Bilgenin yaşadığı eve ulaşır adam.
Kapıdan içeri girerş ve bilgeye " Hayatın anlamının ne olduğunu " sorar.

Bilge; -Sana bunun cevabını söylerim fakat önce seni bir sınavdan geçirmen gerekiyor demiş ...

Adam tama deyip  kabul etmis. Bilge bir çay kaşığı vermiş adamin eline ve içine de silme bir şekilde zeytinyağı doldurmuş. "Şimdi çık ve bahçede bir tur at tekrar buraya gel . Yalnız dikkat et, kaşıktaki zeytinyağı eksilmesin Eğer bir damla eksilirse kaybedersin  Adam gözü çay kaşığında bahçeyi turlayıp gelmiş. Bilge bakmış "evet" demiş "kaşıkta yağ eksilmemis,peki bahçe nasıl dı(!)"

Adam şaşkın bir şekilde;
"Ama ben kaşıktan başka bir yere bakmadım ki." demiş.
Şimdi tekrar bahçeyi dolaşıyorsun, kaşık yine elinde olacak ama bu defa bahçeyi inceleyip gel, demiş Bilge. Adam tekrar bahçeye çıkmış gördüğü güzellikler büyülemiş çünkü muhteşem bir bahçedeymis .Geri geldiğinde bilge, adama "bahçe nasıldı" diye sormuş . Adam gördüğü güzellikler karşısında büyülendiğini söylemiş..

Bilge gülümsemiş, "ama kaşıkta hiç yağ kalmamış" demiş ve eklemiş ;

-Hayat senin bakışınla anlam kazanır Ya sadece bir noktayı görürsün, hayatın akıp gider sen farkına varmazsin..Ya da görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın akıp giden zamanın anlam kazanır .

"Hayatının anlamı senin bakışlarında gizli"demiş.
                                                    selam ve dua ile

27 Aralık 2010 Pazartesi

Osmanlı Tarihi

KENDİNİZİ TÜRKLERE EMANET EDİN

             16. yüzyılda Osmanlı Devleti'nin gelişme yolu üzerinde direnmiş ve Türk orduları ile savaşa tutuşmuş olmasından ötürü Katolik Avrupa tarafından kendisine "Hıristiyanlığın şövalyesi" ünvanı verilmiş olan Boğdan Beyi Büyük Stefan'ın ölüm döşeğin de, evlatlarına gayet ciddi bir şekilde:
"Belki de yakında himayeye muhtaç olacaksınız Asla Ruslara yanaşmayın. Haindir, sizi yok ederler. Fakat kendinizi Türklere emanet edin. Adil ve merhametlidirler" diyerek nasihat verdiğini …


             TALAN EDİLEN MİRASIMIZ

             Şanlı Osmanlı Devleti'nin kurucusu olan  Osman Gazi'nin mübarek annesı olan Hayme Hatunun Domaniç’teki türbesini ulu hakan Abdülhamid Han'ın, ecdadına hürmetinin ifadesi olarak büyük bir itina ile tadilat yaptırıp pencerelerini atlas perdelerle kaplattırdığını ve zeminini de Hereke dokuması olan muhteşem bir halı ile, döşettiğini . . .
Daha sonraları iş başına gelen Halk Partisi döneminde ise, o muhteşem halının türbeden saygısızca gasp edilip, partinin İnegöl ilçe yöneticilerinin kapılarına paspas yapıldığını ve atlas perdelerinin de kaymakamlık binasında kullanıldığını...


             ECDADIMIZIN SİLİNMEZ İZLERİ

             1976 yılında Suudi Arabistan’ın Cidde şehrinde, deniz suyunu tatlı suya çeviren bir tesisin açılışından sonra meslektaşları ile sohbete yönelen dönemin Türkiye Büyükelçisi olan Necdet Özmen'in bir ara söze: "Bu Suudi Arabistan'ın ilk tuzdan arıtma tesisidir" diye başlaması üzerine ,
Fransız Büyükelçisinin şaşkınlık içinde kalarak:"No... Sör... Bu Suudi Arabistan'ın ilk tuzdan arıtma tesisi değildir İlki Osmanlılar'ın 1800.lü yılların sonunda yaptığı tesisdir" diyerek ecdadımızın eşsiz mirasından habersiz olan elçimizi mahcup ettiğini ...


             BİTMEYEN OSMANLI SEVGİSİ

             Balkanlar'dan Orta Doğu'ya kadar büyük bir coğrafyanın 1. Cihan Savaşından sonra elimizden çıkmasına rağmen, o topraklarda yaşamaya devam eden halkın hala büyük bir özlemle "Osmanlı, Osmanlı " diye sayıkladığını ..
Budapeşte'den gelen bir yazarımıza bir Boşnak'ın' "Madem ki İstanbul'a gidiyorsun Allah aşkına o şehrin toprağını benim için öp Allah benim canımı İstanbul'u görmeden  almasın!" dediğini Trablusgarp'daki ihtiyar Cezayirlilerin forum.vatan.tc boyunlarına muska diye Osmanlı parası taktıklarını…


             AVRUPA'DA AKINCI KORKUSU

             1534 yılında Viyana'daki St. Stephen Katedrali'nde Osmanlı akıncılarının yaklaştığını görüp çan çalarak haber vermekle vazifeli bir memuriyetin ihdas edildiğini ve bu memuriyetin ancak 1956 yılında, Viyana Belediye Meclisince. Artık bir Osmanlı tehlikesi kalmadığından, bu vazifenin lüzumu yoktur" diye bir karar alınarak iptal edildiğini...

            CENNETTE YER

            Osmanlı Devleti'nin zirvelerde şahlandığı, akıncılarının Avrupa içlerinde at oynattığı bir dönemde , kilisede olan bir papazın vaaz verirken"Dünya hakimiyetinin Türklere fakat Cennet'in de kendilerine ait olduğunu... " söylemesi üzerine
bu taksime aklı yatmayan cemaatten bazılarının büyük bir umutsuzluk içerisinde: "Dünyada bizi yurtlarımızdan çıkaran Türkler hiç Cennet'te bize yer bırakırlar mı?" dediklerini... 
            
                      BİLİYORMUYDUNUZ :)

                                    selam ve dua ile...

23 Aralık 2010 Perşembe

Hak Din İslam

Hayatta cahil olmaktan daha kötü ne olabilir sizce? Allah ı ve peygamberi ,kitabı kur anı kerimi yanlış tanıyan bir insandan ne hayır gelir...
Allahtan korkmayan kuldan utanmayanlar sardı etrafımızı malesef...

Pek cahilane Hülya Avşar bozuntusu 'ben aşkım için dinimi değiştiririm, inandığım için de dinimi değiştiririm. bunda büyütülecek birşey görmüyorum diyor....'

Soruyorum yaşamamız gereken kaç hak din var? Önümüzde seçme şansımı verilmiş ki bu kadar rahat daldan dala konarım diye millete duyuru yapıyorsun???

Hristiyanlık, yahudilik ve musevilik.. evet bu dinler de bir dönem hak din olmuştu. Ama en son olan, hak olan, yaşamamız gereken ve de inanmamız emrolunmuş olan TEK DİN İSLAMDIR.

Allah ın razı olduğu tek din İslamdır.Âli İmran suresinin19. ayet
Bu ayette hak olan aynı zamanda ilahi ve semavide olan yegane din İslam dini olduğunu açıkça ifade etmektedir. Bu ayet hem islamdan başka hak ilahi ve semavi bir dinin var olmadığını , hemde İslamın dışındaki dinlerin (Yahudilik ve hıristiyanlıkta dahil) batıl ve Allah'a şirk koştuklarını açıkça beyan etmektedir.

Yoksa Allah ın dininden başkasınımı arıyorlar?Âli-İmran süresinin 83. ayet

Kim ki; İslamdan başka bir din seçerse ondan kabul edilmeyecektir ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır diye buyuruyor.Âli-İmran süresinin 85. ayet
İşte bu konuda dinimiz de ki öğrenilmesi gereken farz-i âyn olan ilmi öğrenmenin ne kadar önemli olduğunu ortaya koyar. Dinini öğrenmeyen bir Müslüman İslamı gerçekten tanıyamayan bir kişi imanını korumasını asla bilemez ve çok büyük bir ihmalin ve gafletin içinde olduğundan ötürü Allah muhafaza inancını kaybedebilir. İslam dini hakkaniyeti aydınlığın ışığı gibi parlayıp insanları kurtuluşa erdiren Adem Aleyhisselam dan Hz. Muhammed sav e  kadar gelen tek dindir. İslamın dışındakı dinlerin batılıyetide gecenin karanlıkları gibi insanları saptıran batıl olan dinlerdir.

Ne yazıkki gerçekleri bilemeyenler kalp gözleri kararanlar ve kalplerinde eğrilik olanlar sonradan uydurulan dinlere semavi dinler hak dinler dediler.
Cahil olan ve din ilmini doğru kaynaktan öğrenmeyenler bazı hocayım diye geçinenler de sohbetlerinde vaazlarında ve camii minberlerinde 3 tane semavi dinin (Yahudilik hırıstıyanlık ve İslam) var olduğunu söylemeye başladılar. ALLAH HİDAYET VERSİN.
                                   selam ve dua ile...



21 Aralık 2010 Salı

Dikkat Edilecekler

Saygı değer müslüman kardeşlerim...
Dinimizin emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçmak hepimizin görevidir. Sadece kendimizle kalmayıp etrafımızdaki çocuk, evlat, kardeş, gerekirse anne baba... herkezi yaptığı yanlışta uyarmak hepimizin görevidir...

Geleceğimizle ilgili çok önemli bir konu bu yazacaklarım . Hafife alırsak ne peygamberimiz kalacak ne de hakkıyla islamiyeti  yaşamaya devam edecek birileri...

Biliyoruz ki eski insanlarımız, tarihimiz ne mücadeleler vermişler islamiyeti doğru bir şekilde yaymak ve yaşamak için. Ama şu zamanda öyle bir düzen var ki insanın aklı almıyor. Yahudiler bizlere öyle oyunlar oynuyor ki şu an ki neslimizi tam bir imansız yapmaya çalışıyor. Zamanında imanımızdan kaydırmak için neler yapmadı;
Kılık kıyafetimizle oynandı herşey azar azar, kimse farketmeden ilk önce bol pardesüler sonra daraldı , arkadan yırtıldı (yırtmaç) , sonra kısaldı, sonra etekler çıktı ve en sonunda erkeğe benzettiler kadınlarımızı... Televizyonu , dizileri soktular olmadı interneti... 
Baktılar ki bu millet ne bunlardan, ne de imanından vazgeçiyor  daha büyük projeler düşünmeye başladılar İSLAMI KÖKTEN YIKMAK!

Bunuda şöyle anlatayım...
İçimizdeki okumuş bilgili ve zeki olan hocaları tv lere radyolara çıkarıp yanlış fetvalar vererek, yeni neslimizin ve avam olan ne kadar cemaat varsa bunların beyinlerini yıkamaya, islamın emirleri ve yasaklarının tam aksine vaaz verdirmeye başladılar...
Ve bu adi şerefsiz artist hocalr saati başına 1 trilyon alıyolar !! Para için dinini satan densizler bunlar... 
 İnsan nefsin eline düştü mü babasınıda öldürür, kardeşinide yaralar vs. Yaşamıyormuyuz bunları? İşte bunlar da nefislerinin elinde fırıldak olmuşlar duramıyolar..
Evet mü'min kardeşlerim!
Bu da bir yahudi oyunudur hemde çok tehlikeli bir oyun. Geleceğimiz tehlikede! Hadi biz kendimizi kurtardık ya bizden sonrakiler ne olacak. Biz öyle bir peygamberin ümmetiyiz ki O Çanakkale de savaşan askerlerimizin yanındaydı her daim. Onların savaş toplarına tek tek ellemişti yüzü suyu hürmetine Rabbimiz yardım etti onlara. Onlar ki peygamberlerine sadık hakkıyla doğru bir şekilde yaşarlardı dini..
Peki bizim yanımızda kim olacak? Allahını peygamberini kitabını tanımayan, tanısa da yanlış tanıyan bir nesle kim yardım elini uzatacak!!!?

UYANALIM MÜSLÜMANLAR! ŞU GAFLET ÖRTÜSÜNÜ KALDIRALIM GÖZLERİMİZDEN. GÖRELİM GERÇEKLERİ. YAŞAYALIM DİNİMİZİ HAKKIYLA HAKİKATİYLE..

Garantisiz ve vadesi belli olmayan bir hayattayız. Vademiz dolmadan Rabbimize yönelelim inşallah...


Soru ve görüşleriniz olursa yorum bölümüne yazabilirsiniz...
                                         selam ve dua ile...

17 Aralık 2010 Cuma

İslamda Kadın

TARİH BOYUNCA KADIN
İslamın kadına verdiği değeri daha iyi anlamak için, eski medeniyetlerdeki kadınlara bakış açılarına bakalım.
 
Eski Yunanlılar'da Kadın
  • İnsan üzerinde bir yük
  • Yegane amacı kadın hizmetçi olarak evde hizmet etmek
  • Kadın pisdir, şeytani varlıklardan biridir
  • Yasal açıdan bir eşyadır, çarşıda alınıp satılabilinir
  • Medeni haklardan yoksundur, hürriyeti elinden alımıştır
  • Miras hakkı yoktur
  • Erkeğin izni olmadan kadın kendi malını harcama yetkisi yoktur
  • Boşama yetkisi yalnız erkeğe verilmiştir
  • Yangın ve yılanın sokmasının bir çaresi vardır, fakat kadının kötülüğünün çaresi yoktur
  • Eflatun, "Kadın elden ele orta malı olarak gezmeli"
  • Aristo, "Kadın yaratılışta yarı kalmış bir erkektir."
  • Yunan mitolojisinde ilk kadının ismi "Pandora"dır. Topraktan ve sudan yaratılmıştır. İnsanın başına gelen tüm bela ve felaketlerin sebebi bu kadındır. O, kötülüklerin kalpalı olduğu kağağı açmış ve bütün müsübet ve felaketleri dünyaya yaymıştır.
  • Fahşelerin evleri siyaset, sanat ve edebiyat merkezleri halindeydi.
  • Sanat adına çıplak heykeller ve aşk tanrıçaları yapılırdı.
Roma'da Kadın
  • Babanın kendi kız ve erkek çocuklarını ailesine kabul etme mecburiyeti yoktu. Çocuk doğumdan sonra, babasının  ayakları önüne bırakılır, baba eğer onu kucağına alırsa çocuğu kabul etmiş sayılırdı. Kaldırmazsa onu kabul etmediği anlamına gelirdi.
  • Çocuk erkek ise isteyen onu alıp götürürdü, kız ise açlık ve susuzluktan ölüp giderdi.
  • Aile reisi çocuklarından dilediğini satar, istediğini aileden ihraç ederdi
  • Koca isterse karısını öldürebilirdi
  • Boşanma sistemi 520 yılına kadar bilinmiyordu
  • Kadınlar vatandaş değildir.
Eski Hind'de Kadın
  • Kadın köledir
  • Kadın kocası öldüğü zaman hayat hakkı yoktu, o gün ölmeliydi
  • Kadın 17.yüzyıla kadar kocasının cesediyle beraber yakılırdı.
  • Tanrıların hoşnut edilmesi için kadın kurban edilirdi
  • Hind hukukuna göre felaket, tafun, ölüm, cehennem, zehir, ejderha, ateş hiç bir zaman kadından daha kötü değildir.
  • Buda: "Eğer kadınları dinime kabul etmeseydim Budizm çok uzun zaman temiz bir şekilde devam ederdi. Bugün artık bu dinin uzun zaman yaşıyacağını zannetmiyorum. Zira bu dine kadın girmiştir."(Edyanu'l Hind 72)
Eski Mısır'da Kadın
  • Firavular devrinde kız kardeşlerle evlenirdi. Firavunlar tahtlarını başkalrıyla paylaşmamak için çoğu kez kız kardeşleriyle evlenmişler. Mısır halkı da Firavunlar gibi yapmışlardır.
Bâbil'de Kadın
  • Kadın evcil hayvanlar mesabesindedir
  • Biri bir adamın kızını öldürdüğü zaman o da kızını diğerine teslim ederdi. Teslim alan kişi kendi malı gibi kullanır isterse öldürürdü.
Eski İran'da Kadın
  • Mecusilerin devrinde kız kardeş ve anne gibi kan yakınlığının bir saygınlığı yoktu. Onlar kızkardeşleriyle evlenir ve bunuda teçvik ederlerdi.
Eski Rusya'da Kadın
  • Erkek ve kadına farklı hukuki muamele yapılırdı.
  • Fuhuış yapan, zina eden kadına çok ağır ceza verilirdi .Cinsel organları oyularak çıkarılırdı. Erkeklere böyle bir ceza verilmezdi.
Eski Çin'de Kadın

  • Kadın insan değildir.
  • Kadınlara isim verilmezdi, numara konulur, rakam ile yani bir iki üç... diye seslenilirdi.
  • Kız çocukları uğursuzluk sebebidir.                                                                                          İslamiyetin gelişiyle kadına değer verildi, kıymetli oldu.. Dinimiz ne mübarek bir din!!!                                                                                                                                            selam ve dua ile... 

İslamda Kadın

Sayın hanım kardeşlerim:

Allah cc inkar edenlere Nuh as ın karısı ile Lut as ın karısını misal verdi.  
Bu ikisi kullarımızdan iki salih kişinin nikahları altında iken onlara hainlik ettiler. Kocaları Allah tan gelen hiç bir şeyi onlardan savamadı. Onlara; Haydi, ateşe girenlerle beraber siz de girin! denildi (tahrim 10)
Nuh ve Lut as ın hanımları kocalarına hainlik ettiler. Buradaki hainlikten anlatılmak istenen fuhuş hiyaneti değildir. Kocalarının dininde olmadılar batıl dinde oldular. Şunu unutmayın çevrenize de haberdar edin hiç bir peygamberin karısı fuhuş yapmamıştır. Bunun aksini söyleyen de yalancıdır, iftira etmektedir.
Kötü kadınlar kötü erkeklere , kötü erkekler ise kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere temiz erkeklerde temiz kadınlara yaraşır. Bu sonuncular -iftiracılarınız- söylediklerimden çok uzaktadırlar Kendileri için bağışlanma ve güzel bir rızık vardır.(nur 26)
Nuh as ın karısı  kafirlere kocası hakkında bu delidir derdi. bir kimse iman etse haman gidip o iman eden kimseyi kavminin cebbarlarına şikayet ederdi.
Lut as ın karısı ise geceleyin kocasının erkek misafiri olduğu zaman hemen evinde ateş yakardı. Gündüz erkek misafir geldiği zaman evinde duman tüttürürdü. Evlerine bir erkek gelmeye görsün hemen sapıklara bildirirdi...
Peki sonra ne oldu...
Her ikisinin de akıbeti fena oldu.
Nuh as ın karısı tufanda suda boğulup helak oldu.
Lut as ın karısı ise kasırga ve azabın geldiği köyde diğerleriyle yere batarak helak oldu.
İşte bu kur-an bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Buna uyun ve Allah tan korkun ki size merhamet edilsin. (enam 155)
Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder , kötülükten de alıkoyarler, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler, Allah ve Resulune itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azizdir, hikmet sahibidir.(tevbe 71)

                          selam ve dua ile...

İslamda Kadın

                   Sayın hanım kardeşlerim:
Kur-an ı kerim iki hususu önümüze koyuyor. Bu iki hususun hangisinden olmak istiyorsunuz? Kur-an ın şefaatine mi mazhar olmak, yoksa Kuran ın şikayetine mi maruz kalmak istersiniz? Hangi husustan yana olduğunuzu anlamak ya da anlatmak dil ile olmaz.Yaptığınız işlerden belli olur hangi taraf olduğunuz...
Mesela kızlarınızı medrese veya okula vermekle hangi tarafta olduğunuz çıkar.
Rabbimiz ne buyuruyor:
Habibim emirlerimi tutmayıp yasaklarımdan kaçmayanlara söyle, tarafımdan ilan eyle. Yeryüzünde dolaşın da bakın mücrimlerin hali nasıl olmuş...?
Çocuklarınızı neden kur-an kursuna vermiyosunuz diye sorulduğunda : 
Biz çocoğu kur-an kursuna yollayınca komşular sokakta göremeyice soruyolar.. Biz de kursa verdik deyince: Eyvah siz çocuğu boğazladınız.. istikbalini mahvettiniz.. diyorlar. Biz de bu sözlerden etkilenip gönderemiyoruz , diyorlar.
Hanım kardeşlerim nereye gidiyoruz. Eğer diploma ile rızık  olsa, heryer dolu olurdu...  (alıntı)
Şu yaygınlaşmış olan saçma ve de mantıksız fikir artık aklımızdan çıkmalı. Eee neymiş efendim kızlarımız okumasa kocası tarafından ezilir. Yok kocası ölürse kendi ayakları üzerinde durabilir...
Hangi kitapta yazıyor kadınların kendi ayakları üzerinde durup çalışması. 
BUNUN AÇIKLAMASI ŞÖYLE YAPILIR:
Bir insan ne niyetle yaşarsa Rabbim karşısına o niyeti çıkarır. Senin niyetin bu ise kocanda ölür babn da bakmaz, kalırsın ortada al istediğin buydu der mevla çalış afedersiniz hamal gibi..
Mevla teala ne buyuruyor:
Benim yolumdan gidenin rızkına kefilim buyuruyor.. Bunu mevla söylüyor bizi yaratan yoktan var eden mevlamız.İnkar mı ediyorsun? İnkar edersen de ne olacağını biliyorsun....
Sen illede okuyup kendi ayaklarımın üzerinde durayım şöyle olursa böyle olursa dersen bu ne demek oluyor : HAŞA Ya rabbi ben sana güvenmiyorum ne olur olmaz ben başımın çaresine bakarım oluyor.
Mevlanın yolundan gitmek okul okumak mı, erkeklerle aynı ortamda çalışmak mı? İslam şeriatı mümin kadınların uyması gereken halleri haber vermiştir. İslam şeriatının dışında yol aramak insanı küfre götürür.
Şüphesiz Rabbim Allah tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara korkmayın, üzülmeyin, size vaad olunan cennetle sevinin! derler. (fussilet 30)


EĞER DÜNYA BİR KİŞİYE DEVAM EDER OLSAYDI
ELBETTE RASÜLÜLLAH DÜNYADA EBEDİ KALIRDI.
                                        selam ve dua ile...

16 Aralık 2010 Perşembe

İslamda Kadın

Şu zamanda tesettürlüyüm diyen kaç kişiyiz.. 
Amma bu sıradan başını kapatıp alttan batılı zevkle süslenip gezenler değil. Allah ın razı olduğu şekilde tesettüre bürünen kaç kişiyiz..
Pardesünün altına pantolon giyip kendini sokakta sergileyen bayan kardeşlerime sesleniyorum..!
Heryerini saran tüm vücut hatları belli olan pardesü giyiyorum, tesettürlüyüm diyen kardeşlerime sesleniyorum..!
Başörtüsünü mendil gibi yapıp boğazınnı sıktırıp sokağa çıkan kardeşlerime sesleniyorum..!
RABBİMİZ BU HALİMİZDEN RAZI MI???

Usame b.Zeyd (r.a) nakletti. Dediki:

“Resulüllah (s.a.v) Dihye’tül- Kelbi’nin kendisine hediye ettiği mısır kumaşlarından sık dokunmuş bir elbiseyi bana giydirdi bende onu hanımıma giydirdim. Resulüllah (s.a.v) daha sonra bana sordu: ne oldu Mısırdan gelen elbiseyi giymiyorsun? Dedim ki ey Allah’ın resulü ben onu hanımıma giydirdim. Resulüllah (s.a.v) buyurduki altına pijama türünden bir şey giymesini ona emreyle. Çünkü ben o elbisenin kemiklerinin hacmini belli etmesinden korkuyorum.”
(Ahmet b. Hambel)
 

YA RASÜLALLAH ŞİMDİ GÖRME HALİMİZİ KORKTUĞUN BAŞIMIZA GELDİ...!

"Ay halinden kesilmiş ve evlenme için ümidi kalmamış olan yaşlı kadınlar zinet yerlerini erkeklere göstermemek şartıyla dış elbiselerini bırakmalarında onlar için bir günah yoktur. Bununla birlikte yine de sakınmaları kendileri için daha hayırlıdır" (en-Nûr, 24/60). 

YAŞLI BAYANLARA BİLE BU KADARLA SINIRLIYSA GENÇ OLAN NEYİNE GÜVENİR????

“Mü’min bir kadın, malını satmak için Benû Kaynûka çarşısına gider. Alış-verişini yapmış, fakat bu esnada yorgun düştüğünden dinlenmek, biraz da nefes alabilmek için bir kuyumcu dükkanının gölgesine oturur. Orada bulunan Yahudiler mümin kadını, tesettürünü açması için tazyik ettiler. Dükkanın sahibi olan Yahûdi, daha da ileriye giderek kadının eteğini bir yere takıp tesettürünün açılmasına sebep olur; gülüşüp alay etmeye başladılar.Bu olaya  şâhit olan bir sahâbî, Yahûdi’nin üzerine yürür ve derhal onu oracıkta öldürür. Bunun üzerine diğer Yahudiler de kılıçlarını çekerler ve o Müslüman’ı şehit ederler.  Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, mü’min bir kadına yapılan bu hakaret ve buna mukabele neticesinde meydana gelen kıtal hâdisesini, savaş sebebi saymıştır. 

“Ey âdemoğulları! Şeytan, avret yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerinden soyarak, ananızı ve babanızı (Hz. Âdem ile Havva’yı) cennetten çıkardığı gibi, size de bir fitne (tuzak) hazırlamasın. Çünkü o (şeytan) ve kabilesinden olanlar sizi, sizin kendilerini göremeyeceğiniz yerlerden görürler. Şüphe yok ki biz şeytanları, îman etmeyenlerin velîleri (dostları) kıldık.” 
Böylece şeytanın kurabileceği tuzaklar insanoğluna hatırlatılmıştır. Kıyâmete kadar insanların kalplerine vesvese vererek onları Allah Teâlâ’ya karşı isyana teşvike devam edecek olan şeytan, NEYİ TAVSİYE EDİYOR ; çıplaklığı !!! Hepimizin bildiği üzere, gözle görülemeyen, lakin telkinleri hissedilen varlıklardan birisi de şeytandır. İnsanoğlunun sırât-ı müstakîmden uzaklaşması ve azâba müstahak hâle gelmesi için yılmadan çalışır, çabalar. Kelime mânâsında da bu keyfiyet vardır. 
Abdullah ibn-i Mes‘ud (r.a)’un rivâyet ettiği bir hadîs-i şerifte, her insanın, cinler tâifesinden bir şeytanının bulunduğu haber verilmiştir.


 Resulüllah (s.a.v) bir gün Hz. Aişe (r.anha)’nın evine girdi. Kızkardeşi Esma yanında idi. Üzerinde vücudunun hertarafını örten ve yenleri geniş bir elbise vardı. Resulüllah (s.a.v) onu görünce kalkıp dışarı çıktı. Hz. Aişe (r.a) kızkardeşine “buradan uzaklaş Resulüllah (s.a.v) sende hoşlanmadığı bir şey gördü” dedi. Hz. Esma uzaklaştı arkasından Resulüllah (s.a.v) içeriye girdi.Hz. Aişe (r.a) niçin kalkıp gittiğini sordu. Resulüllah (s.a.v) de elbisesinin yenini sadece parmakları görünecek şekilde ellerinin üzerine çekerek şöyle cevap verdi: “Kızkardeşini görmedinmi? Müslüman bir kadın şurasından başkasını gösteremez. (Mecmeu’zzevâid nr:4168) 
 

Bu hadis-i şerif’ten hz. Esma’nın giydiği elbisenin bedenini örttüğünü fakat kollarında açıklık olduğunu bunun üzerine Resulüllah (s.a.v) bu kıyafetinden hoşlanmadığını ellerinin üstünün parmaklara kadarda örtünmesi gerektiğini islam alimleri anlamışlardır ve de böyle beyan etmişlerdir. 
Hz. Âişe'den rivâyete göre, bir gün Hz. Ebû Bekir'in kızı Esmâ ince bir elbise ile Allah Resulunun huzuruna girmişti. Resulullah (s.a.s) ondan yüz çevirdi ve şöyle buyurdu: "Ey Esma! Şüphesiz kadın erginlik çagına ulaşınca, onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir." Hz. Peygamber bunu söylerken yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti" 
Ateşlik iki sınıf insan ki ben onları henüz görmedim. Yanlarında sığır kuyruğu gibi kamcılar olup insanları onlarla döven topluluk ve biride bir takım kadınlar topluluğudurki bunlar giyinik, çıplaktırlar. Görenleri yoldan saptıran ve kendileri de haktan sapanlardır. Başları bir tarafa sarkan deve hörgücü gibi olacaktır. Bunlar cennete giremiyecekler, kokusu şu kadar! Şukadar! Yürüme mesafesinden alındığı halde bunlar cennetin kokusunu da bulup alamıyacaklardır. (Müslim - sahih bab: libas ve’l- zineh hadis nr.3971) 

                             selam ve dua ile...

15 Aralık 2010 Çarşamba

Osmanlı Tarihi

Yrd. Doç. Dr. Şimşekler Fatih Sultan Mehmet’in Mevlana’nın 6. kuşaktan torunu olduğunu açıkladı...

Selçuk Üniversitesi (SÜ) Mevlana Araştırma ve Uygulama Merkezi (SÜMAM) Müdürü Yrd. Doç. Dr. Nuri Şimşekler, pek çok tarihi kaynakların, Fatih Sultan Mehmet Han'in 6. kuşaktan Mevlana'nın torunu olduğu görüşünde eşleştiğini açıkladı.

Şimşekler, Mevlana'nın sevgi ve hoşgörü temelinde yükselen anlayışıyla, mesajlarını çağımız insanına bile ulaştırmayı başaran büyük bir şair, düşünür ve mutasavvıf olarak kabul edildiğini belirtti

SÜMAM olarak, Mevlana'nın ve mesajlarının akademik bir bakış açısıyla araştırılması ve Mevlana hakkında yayınlanmış eserlerin bir arada toplanması gibi faaliyetleri yürüttüklerini anlatan Şimşekler, ayrıca Mevlana hakkında bilinmeyenleride aydınlatmaya çalıştıklarını anlattı.

Şimşekler, 13 yüzyıl Selçuklu döneminde yaşamış olan Mevlana ile Osmanlı padişahları arasında bir bağ olduğunu ve üzerinde durulacak bir konu olarak gördüklerini, doğruluğu tamamıyla kesinleşmemiş bu bilgiden, Türkiye'de pek çok kişinin de haberdar olmadığını belirtti.

Pek çok tarihi kaynağın, Fatih Sultan Mehmet Han'in 6. kuşaktan Mevlana'nın torunu olduğu görüşünde birleştiğinin dikkatle belirten Şimşekler, şunları kaydetti:
''Örnek olarak, Osmanlı padişahlarından Çelebi Mehmet, Mevlana soyundan geldiği için Çelebi ünvanını alıyor. Bu konu aslında doğrudan tarihçilerin ilgi alanına giriyor. Biz bu konuyu derinlemesine araştırmadık fakat, bu tarihi tespit, tarihçiler tarafından yalanlanamıyor. Ünlü Mevlana Araştırmacısı, merhum Kültür Bakanlığı Eski Müsteşarı ve eski Konya Müzeler Müdürü Mehmet Önder de bir konferansta yaptığı konuşmada, Fatih Sultan Mehmet'in, Mevlana'nın 6. kuşaktan torunu olduğunu beyan etmektedir.''
MEVLANA'DAN FATİH'E UZANAN ŞECERE
Şimşekler, tarihçilerin görüşleri doğrultusunda, Mevlana'nın Fatih Sultan Mehmet'e kadar uzanan soy kütüğünü ise şöyle sıralamıştır;

''Mevlana'nın Sultan Veled adında olan bir oğlundan Mutahare Hatun isminde bir kızı olur. Mutahare Hatun, Germiyanoğlu Yakup Çelebi ya da Süleyman Şah ile evlenir. Bu şecerede, sadece Germiyanoğlu Sultanının hangisi olduğu konusu belli değildir. Ancak bu sultanlardan biri de diyebiliriz Germiyanoğlu Sultanı ile Mutahare Hatun'un evliliğinden, Devlet Hatun isminde bir kızı olur. Devlet Hatun da Yıldırım Bayezid ile evlenir. Bu evlilikten ise Mevlana'nın soyundan geldiği için 'Çelebi' ünvanını alan Padişah Çelebi Mehmet doğuyor. Çelebi Mehmet'in, oğlu Padişah 2. Murat'tan olan torunu ise Fatih Sultan Mehmet Han dır. Böylece Fatih, Mevlana'nın 6. kuşaktan torunu olmuş oluyor''

                                                             selam ve dua ile...

14 Aralık 2010 Salı

Dikkat Edilecekler

 HARAM MESELELER
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)şöyle buyuruyor:
‘Allah cc, dosdoğru bir yolu size örnek verir O yolun iki yanında duvarlar ve duvarlarda, üzerlerinden tutturularak sarkıtılmış perdelerle örtülü açık kapılar vardır
 Yolun başında bir davetçi şöyle diyerek çağırır:
−Ey insanlar! Hepiniz bu yola koyulun ve sağa sola sapmayın! Bir davetçi de yolun üzerinde çağırır ve sizden biri o kapılardan birini aralamak istediğinde şöyle der:
−Yazıklar olsun! Açma onu! Eğer açarsan oradan içeriye girersin. Bu yol İslam’dır. Perdeler, Allah’ın koyduğu ölçülerdir. Açık kapılar ise Allah’ın haram kıldıklarıdır. Yolun başındaki davetçi Allah’ın Kitabıdır. Yukarıdaki davetçi ise Allah’ı hatırlatıcıdır ve her Müslüman kalbinde bulunur’ buyurdu.”
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : “Allah’ın kitabında helal kıldığı helal, haram kıldığı haramdır. Sustuğu şeyler ise bağışlanmıştır. Allah’tan olan bu bağışa razı olun. Çünkü Allah unutkan değildir.”
Allah Subhanehu ve Teâlâ, sınırlarını aşan ve haramlarını çiğneyenleri tehdit etmiş ve şöyle buyurmuştur: “Kim Allah’a ve rasulüne karşı isyan eder ve sınırlarını aşarsa Allah onu devamlı kalacağı bir ateşe sokar ve onun için alçaltıcı bir azap vardır.”
Nisa 14
Nefsine uymuş, zayıf kişilikli ve bilgisiz bir takım insanların, arka arkaya haramların zikredildiğini işitince kızdığını ve şöyle söylediğini görürüz: “Herşey haram... Haram olmadık hiç bir şey bırakmadınız. Hayatımızdan bıktırdınız Yaşantımızı karalara boğdunuz ve canımızı sıktınız Siz haramdan ve haram demekten başka bir şey bilmez misiniz!? Din kolaydır, dinde genişlik vardır. Allah bağışlayıcı ve merhamet sahibidir.” Onlara cevap olarak şöyle deriz: 
Allah u teala dilediği hükmü koyar. O’nun hükmüne itiraz edecek kimse yoktur. O, hikmet sahibidir ve her şeyden haberdardır Allah u Teâlâ dilediğini helal ve dilediğini haram kılar. Allah u teala ya kulluğumuzun gereklerinden biri de O’nun verdiği hükme razı olup tam anlamıyla teslim olmaktır. Allah u  Teâlâ hükümleri ilminden, hikmetinden ve adaletinden kaynaklanmıştır. Anlamsız boş şeyler ve oyun/eğlence değildir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Rabbinin sözü doğruluk ve adalet bakımından tamdır. O’nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O her şeyi işiten ve bilendir.”
En’am 115
Allah (Azze ve Celle) helal ve haramların belirlendiği miktarı bize bildirerek şöyle buyuruyor: “Onlara temiz şeyleri helal pis şeyleri haram kılar.”
A’raf 157 
 
Temiz/faydalı şeyler helal, pis/zararlı şeyler haramdır Bir şeyi helal ya da haram kılmak yalnızca Allah’a mahsustur. Kendisinde bu hakkı gören veya başkasının bu hakka sahip olduğunu zanneden kişi küfrü’l-Ekber ile İslam dairesinden çıkmıştır, kâfirdir. “Yoksa onların, Allah’ın izin vermediği bir dini getiren ortakları mı var?”
Şura 21

Ayrıca, Kur’an ve Sünnet’i bilen ilim sahiplerinin dışında hiç kimsenin helal ve haram hakkında konuşması caiz değildir  Helal ve haramla ilgili bilgisizce konuşana ağır uyarı vardır
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak: “Bu helaldir, şu da haramdır” demeyin, çünkü Allah’a karşı yalan uydurmuş oluyorsunuz.”
Nahl 116
   Rabbimizin ayet ve hadislerine riayet edelim kardeşlerim inşallah...


                                 selam ve dua ile... 

13 Aralık 2010 Pazartesi

Osmanlı Tarihi

          OSMANLIDA EDEP 2
Osmanlı zamanında  sadaka taşları vardı ve  ihtiyacı olan sadaka taşının üzerindeki keseden,  yabancı elçilerin de şaşkın şehadetleriyle, sadece ihtiyacı kadarını alırdı. Aynı şey yolların üstünde bulunan vakıflar tarafından kurulan konaklarda da uygulanır, yolcu eğer ihtiyacı varsa yatağının başucundaki keseden ihtiyacı kadar alabilirdi.

Eskiden “Kapıyı kapat!” demezlerdi. (c.c.) kimsenin kapısını kapatmasın diye düşünülürdü, “Kapıyı ört ya da sırla” denilirdi. Kapının kapanmadan yavaşça, çarpmadan kapatılması edebdendi.
“Lambayı söndür” demezlerdi, (c.c.) kimsenin ışığını söndürmesin, “Lambayı dinlerdir” derlerdi. Lamba yakılmadan, uyandırılırdı. Uyuyan bir kimseyi uyandırmak için sarsmadan veya adı ile çağırilmadan uyandırılırdı. “Agah ol erenler” derlerdi. 

Nezaket, incelik, edeb her işin başında imiş de ondan, Ona eren uyanık olurdu. İnsanların sözü kesilmez, işaret ve işmar edilmez, fısıltılar, gizli konuşmalar hiç hoş karşılanmazdı.

Hanımlar beylerine “Efendi”  ve “siz” derlerdi . Hanımefendiliklerini gösterirlerdi. Gezerken yere yumuşak basıp ses çıkarmamaya özen gösterirlerdi. Yerdeki haşerata basmamaya özen gösterdiği için, adı “Karınca basmaz Efendiye” çıkankimseler vardı.
Kapıdan çıkarken arkasını dönmemek, geri geri çıkmak edebdendi. Kapı eşiğindeki ayakkabılar, dışarıya doğru değil, içeriye doğru çevrilirdi. “Git bir daha gelme!” der gibi değil de “gitsen de ayağının yönü buraya dönük olsun” der gibi dizilirdi....

Osmanlı hayatı o kadar nurani, o kadar temiz, o kadar manâlı yaşardı.

                                        selam ve dua ile...

Osmanlı Tarihi

                                          OSMANLI ZAMANINDA EDEPLER;

''Küfürbazlık, öfke ve intikam duygularının ortak mahsuludür. Bu hıristiyan ülkelerinde çok yaygın bir biçimde tamamıyla mevcuttur. Ancak Osmanlı zamanında yaşayan insanların sokaklarında da evlerinde de hiç küfür sözü işitilmezdi.Bunun bizi utandıracak ve bizi hayrete düşürecek yönü de;
Osmanlıların lisanlarında küfür sözcüklerinin bulunmayışıdır. Onlar yalnızca  ''Vallahi'' şeklinde 'a yemin ederler..



Nitekim o zamana şahit olan kimseler naklederlerki , bir şahsın kendisini kızdıran bir olayda muhatabı için kullandığı sözler  : ''La Havle'' ''La Havle vela kuvvete illa billah'' ''Hay derdini alsın'' ''Fesübhanallah'' ''Hasbünallahü ve ni'me'l- vekil'' ''Ya sabur'' gibi güzel ve teskin edici ifadelerden mevcuttur  Tekke ve zaviyelerde'de duvarlara asılı levhalarda teselli için;''Bu da geçer'' ''Vazgeç'' ''Hoş gör Ya Hu'' sözleri meşhurdur. 

 
Osmanlıların edep, nezaket ve terbiye bakımından kaydettikleri derece hiç bir milletle kabil-i kıyas değildir. Onların muaşeret adabı, bir mükemmellik ve incelik arz etmiştir Bunlar millet ve mezhep ayrımı yapılmaksızın bütün insanlara karşı aynen riayet edilen ruhi ve vicdani bir kanun mesabesindedir Dolayısıyla Osmanlı demek imrenilecek edep ve nezaket timsali demek tir
                                   selam ve dua ile...

Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş =)

12 Aralık 2010 Pazar

Osmanlı Tarihi

OSMANLI PADİŞAHLARIMIZIN İLGİNÇ ÖZELLİKLERİNDEN BAZILARI;

EN ÇOK HAYATTA KALAN HÜKÜMDAR 78 YAŞINDA VEFAT EDEN ORHAN GAZİ'DİR. EN GENÇ VEFAT EDEN İSE 18 YAŞINDA ŞEHİT EDİLMİŞ 2.OSMAN DIR(GENÇ OSMAN).

TAHTA ÇIKIŞ AÇISINDAN EN YAŞLI PADİŞAH 65 YAŞINDA PADİŞAH OLAN 5.MEHMET, EN GENCİ İSE 7 YAŞINDA TAHTA ÇIKAN 4.MEHMET'TİR.

TAHTTA EN UZUN KALAN HÜKÜMDAR KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN'DIR,
SALTANATI 45 YIL,11 AY,7 GÜN SÜRMÜŞTÜR.EN KISA SÜREN SALTANAT İSE 5.MURAT'IN 93 GÜNDEN İBARET OLAN SALTANATIDIR.

OSMAN GAZİ'DEN KANUNİ'YE KADAR İLK 10 PADİŞAH ORDUNUN BAŞINDA, BAŞKUMANDAN OLARAK BÜTÜN SEFERLERE KATILMIŞLARDIR, BU ASKERİ GELENEĞİ İLK BOZAN KİŞİ 2.SELİM (SARI SELİM)DİR.ONDAN SONRA YALNIZ 3.MEHMET, 2.OSMAN, 4.MURAT, 4.MEHMET, 2.MUSTAFA SAVAŞA GİTMİŞTİR; DİĞERLERİNDEN BAZILARI ORDUYLA HAREKET ETMİŞLERSE DE SAVAŞ MEYDANLARINA GİTMEMİŞLERDİR.BU DURUMA GÖRE FİİLEN SAVAŞMIŞ OLAN OSMANLI PADİŞAHLARI 15'TEN İBARETTİR. GERİ KALAN 21'İ İSE SAVAŞ GÖRMEMİŞLERDİR.

GERİLEME DEVRİ'NDE BAZI PADİŞAHLARA, SAVAŞA GİRMEDİKLERİ HALDE ORDUNUN KAZANDIĞI ZAFERLERDEN DOLAYI FETVA İLE "GAZİ"LİK ÜNVANI VERİLMİŞTİR BU PADİŞAHLAR SIRASIYLA ŞUNLARDIR: 1.MAHMUT, 3.MUSTAFA, 1.ABDÜLHAMİT ,3.SELİM, 2.MAHMUT, ABDÜLMECİT, 2.ABDÜLHAMİT, 5.MEHMET

7 PADİŞAHIN VEFATI BİR MÜDDET GİZLİ TUTULMUŞTUR.BUNLARDAN 1.MEHMET'İN 41 GÜN, 2.MURAT'IN 15 GÜN, FATİH'İN 1 GÜN, YAVUZ'UN 9 GÜN, KANUNİ'NİN 48 GÜN, 2.SELİM'İN 7 GÜN, 3.MURAT'IN 11 GÜN VEFATI GİZLİ TUTULMUŞTUR.

PADİŞAHLAR İÇİNDE EN FAZLA ÇOCUĞU OLAN 3.MURAT'TIR, KIZ VE ERKEK ÇOCUKLARININ 100-130'U BULDUĞU RİVAYET EDİLİR.

FATİH DEVRİNDEN İTİBAREN KANUNLAŞAN "ŞEHZADE İDAMI" GELENEĞİ 1.AHMET DEVRİNDE KALDIRILMIŞTIR.ONDAN ÖNCE YALNIZCA KANUNİ İLE 2.SELİM TAHTA ÇIKTIKLARINDA KARDEŞ KANI DÖKMEMİŞLERDİR.ÇÜNKÜ BU İKİSİNİN ÖLDÜRECEK KARDEŞLERİ YOKTUR.

1.AHMET'İN HAYATINDA 14 RAKAMININ BİRLEŞTİĞİ NOKTALAR VARDIR: HİCRİ TAKVİM HESABIYLA 14 YAŞINDA 14. PADİŞAH OLARAK TAHTA ÇIKIP,14 YIL SALTANAT SÜRDÜKTEN SONRA 28 YANİ 2 KERE 18YIL YAŞAYIP VEFAT ETMİŞTİR


                                         selam ve dua ile...