Az sonra doktor geldi.
Halîfeyi muayene edince;
- Çok zehir içmiş. Yaşaması husûsunda garanti veremem, dedi.
O sırada Ömer Bin Abdulaziz ağlamaya başladı ...
Yakın akrabaları;
- Niçin ağlıyorsun ki bir mücâhid olarak Rabbine gidiyorsun. Allah’ın izniyle sünneti ihyâ ettin, bid’atleri ortadan kaldırdın, dediler
Halîfe onlara yönelip;
- Az sonra Rahmanın huzuruna varacağım. Bu insanların hesabı hep bana sorulacak. Bu hesabı nasıl vereceğim. Bunu düşünerek ağlıyorum, dedi.
Sonra da;
- Beni oturtun! buyurdu.
Yavaşça yatağında oturtturdular .
Oradakilere bakıp;
- Hakîkî mâbud ancak Allahü Azimüşşandır. İbâdet olunmaya birtek O’nun hakkı vardır, buyurdu.
Sonra gökyüzüne kaldrdı başını.
Ve sevinç gözyaşlarıyla doldu gözleri.
Birilerini gördüğü açıktı sanki.
Nitekim sevinçli olarak;
- Şu anda öyle kişileri görüyorum ki, onlar ne cindirler ne de insandırlar buyurdu.
Kelime-i şehâdet’i getirdi.
Ve rûhunu teslim edip Rabbine kavuştu.
Bir gün bâzı gençlere;
- İnsan bu dünyada ne için yaşar? diye sordu.
- Bilmiyoruz efendim, dediler.
Onlara sevgiyle bakıp;
- Müslüman, sadece Allahü teâlânın rızâsını kazanmak için yaşar, dedi.
Ve ardından;
- Mü’minin tek amacı, Rabbinin rızâsını ve sevgisini kazanmaktır, buyurdu.
selam ve dua ile...
0 yorum:
Yorum Gönder